Derleme ve MakalelerGüncelTıbbi Biyoloji ve Genetik

Kahvenin Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkileri

Kahvenin kimyasal bileşimi nedir?

Kahve, karbonhidratlar, azotlu bileşikler, lipitler, vitaminler, mineraller, fenolik bileşikler, alkaloidler olmak üzere uçucu ve uçucu olmayan farklı bileşiklerden oluşur. Özellikle kahve içindeki belirli bileşiklerin konsantrasyonu, içeceği hazırlamak için kullanılan öğütülmüş kahve miktarına, kavurma ve demleme yöntemlerine, kullanılan suyun kalitesine ve markaların özel olarak eklediği diğer katkı maddelerine bağlıdır.

Kafein

Kafein kimyasal olarak 1,3,7-trimetilksantin organik yapısına sahiptir. Kahve çekirdeklerinde doğal olarak bulunan bu alkaloid, merkezi sinir sistemini uyarır ve uzun süreli hafıza üzerinde olumlu etkiler ortaya çıkardığı gösterilmiştir.

Bir fincan kahvede kafein içeriği 30 miligramdan (mg) 350 mg’a kadar değişebilir. Kahvenin diğer herhangi bir bileşeni gibi, tek bir fincan kahve içindeki kafein konsantrasyonu, içeceği hazırlamak için kullanılan kahve çekirdeklerinin türüne, demleme ve kavurma yöntemlerine bağlı olarak değişir.

Odaklanmayı, hafızayı ve tüketime ilişkin netliği geliştirme yeteneğinin yanı sıra, kahve içindeki kafein, bağışıklık sistemi üzerinde çeşitli faydalı etkilerle de ilişkilidir. Örneğin, fare modelleri kafeinin interlökin 6 (IL-6), IL-3, IL-13 ve reaktif oksijen türleri (ROS) dahil olmak üzere çeşitli enflamatuar sitokinlerin seviyelerini azalttığını göstermiştir. Tümör nekroz faktörü a (TNFa), IL-6 ve monosit kemoatraktan protein 1 (MCP-1) salınımını baskıladığı bulunan kafeini tüketen obez sıçanlarda da benzer etkiler gözlenmiştir.

Klorojenik Asit

Sade kahve ve büyük ölçüde yeşil kahve, kahvenin antioksidan aktivitesinde birincil rol oynayan bir polifenol olan klorojenik asit (CGA) bakımından zengindir. Daha spesifik olarak, CGA ve izomerleri, hidroksil radikallerinin süperoksit anyonlarını yakalar. Böylece zararlı oksidatif süreçlerin kapsamını ve müteakip etkisini azaltır. CGA, oksidasyonu önleyerek ve vücuttaki herhangi bir antioksidan eksikliğini destekleyerek, ROS ve diğer reaktif kimyasalların tehlikeli etkilerine karşı bağışıklık sistemini de destekler.  

Tek bir fincan kahvede CGA konsantrasyonu 70 ila 350 mg arasında değişebilir. Bir fincan kahve içindeki CGA konsantrasyonu, öncelikle kahve çekirdeklerini kavurmak için kullanılan yönteme ve tüketilen kahve miktarına bağlıdır.

Probiyotik Dağıtımı

Tanım olarak probiyotikler, yeterli miktarda tüketildiğinde konakçıya sağlık yararları sağlayan canlı mikroorganizmalardır. Probiyotiklerin en yaygın diyet kaynaklarından biri süt ürünleridir; bununla birlikte, süt ürünü olmayan probiyotik gıda kaynakları geliştirmek için çok sayıda çaba sarf edilmiştir. Son zamanlarda, araştırmacılar, probiyotiklerin bir dağıtım kaynağı olarak kahve demlerine incelediler.Özellikle, fermente edilmemiş probiyotik kahve formülasyonları, kahve demleme işlemi sırasında normal olarak karşılaşılan yüksek sıcaklıklara karşı probiyotiklerin canlılığını korurken, başarılı bir şekilde küratörlüğünü yaptığı ortaya çıkmıştır.

Nispeten, fermente edilmiş probiyotik kahveler, fermente edilmemiş ürünlerden çok daha önemli bir sağlık yararı sunar. Aslında araştırmacılar, başarıyla fermente edilmiş bir probiyotik kahvenin, melanoidinler ve fenolik bileşikler dahil olmak üzere çeşitli endojen kahve bileşenlerinin biyoyararlanımını artırabileceğini varsayıyorlar.

Otoimmün Hastalıklara Karşı Koruma

Kafein ve CGA’ya ek olarak, kahvenin bağışıklık sistemine çeşitli faydalar sağlayan diğer önemli bileşenleri arasında kahveol, kafetol ve arabinogalaktanlar bulunur.

Doğuştan gelen bağışıklık sistemi içinde, bu bileşikler, kahvenin C-reaktif proteinler ve geçiş reseptörler üzerindeki etkileriyle doğal öldürücü hücrelerin sitotoksisitesine katkıda bulunmasına izin verir. Kahve, doğal öldürücü hücrelerin aktivitesini artırarak dejenerasyonlarını önleyebilir ve böylece kahve tüketicilerini çeşitli otoimmün hastalıklara karşı koruyabilir.

Nispeten, kazanılmış bağışıklık sistemi içinde, kahve içindeki kafein içeriği potansiyel olarak Th1 ve Th2 hücrelerinin çoğalmasını baskılar. Sonuç olarak kahve, aşırı aktif T ve B hücreleri nedeniyle sitokinlerin salınımının neden olduğu hasarı azaltabilir.

Kahve tüketimi ile otoimmün hastalıkların önlenmesi arasındaki ilişki çeşitli çalışmalarda araştırılmıştır. Bu amaçla, bu çalışmalar kahve alımının Romatoid artrit, otoimmün tiroid hastalığı, diyabet, multipl skleroz, sedef hastalığı, otoimmün karaciğer hastalığı, inflamatuar bağırsak hastalığı ve sistemik lupus eritematozus riskini azaltabileceğini bulmuştur.

Sonuçlar

Son yıllarda yapılan çeşitli araştırmalar, kahve tüketiminin bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte günlük kafein alımı yetişkinlerde 400 mg/gün, hamile ve emziren kadınlarda 200 mg/gün’ü geçmemelidir.

Referanslar

  • Acikalin, B., & Sanlier, N. (2021). Coffee and its effects on the immune system. Trends in Food Science & Technology 114; 625-632. doi:10.1016/j.tifs.2021.06.023.
  • Chan, M. Z. A., & Liu, S. (2022). Coffee brews as food matrices for delivering probiotics: Opportunities, challenges, and potential health benefits. Trends in Food Science & Technology 119; 227-242. doi:10.1016/j.tifs.2021.11.030.
  • Farag, M. A., von Bergen, M., Saleh, B. M., et al. (2021). How do green and black coffee brews and bioactive interaction with gut microbiome affect its health outcomes? Mining evidence from mechanistic studies, metagenomics and clinical trials. Trends in Food Science & Technology 118B; 920-937. doi:10.1016/j.tifs.2021.11.004.

haberdr

Türkiye'nin En Sağlıklı ve En Güvenilir Haber Portalı

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu